Kayıtlar

Kasım, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bir Zamanlar Çocuktum

Sona doğru bakıyor gözlerim, Başlangıcı görmeden,tatmadan. Kimler ya da neler, Karamsarlığa sürükleyen beni. Nefes almanın verdiği hazzı yaşamak varken, Biran önce nefesimi vermek isteyişim neden? Sarıp sarmalayıp duygularımı, Yüksekteki bir rafa kaldırmışım. Yazdığım kelimeler, o kadar çok anlam ifade ediyor ki bazen. Ben bile şaşırıyorum,raftaki duygularıma. İnce bir duvar üzerinde yürüyen çocuktum bir zamanlar, Şimdi duygularını sorgulayan bir yetişkin. Zaman mı bizi içine çeken? Yoksa biz mi zamanı tüketiyoruz? Peki ya sen sordun mu,bunları kendine?

Yalancıyım

Patavatsızım, Seni sevmediğimi söyleyebilecek kadar. Umursamazım, Beni sevdiğini görmezden gelecek kadar. Ne pembe hayallerim var senin gibi, Ne de aşk sözcüklerim. Daha kaç kere soracaksın neden diye? Ben söylemekten hiç sıkılmam, Seni sevmiyorum. Seni sevmiyorum. Seni sevmiyorum. Yalancıyım, Seni sevmediğimi söyleyebilecek kadar.

Yağmur

    Dinmiş yağmurun ardından evlerin çatılarından akan yağmur suları dar sokağa damlıyordu.Gökyüzü kaşlarını çatmış,gürüldemeye devam ediyor ve yeni bir fırtınadan haberdar ediyordu İstanbul'u. Gök gürültüsünün şiddeti evlerin camlarını titretiyor,arabaların alarm seslerini birbirine karıştırıyordu.Saatin geç olmasıyla odasına çekilen küçük bir kız çocuğu,pijamalarını giymiş pencereden yağmuru ve insanları seyrediyordu.Her gök gürültüsünde yorganının altına koşar adım gidiyor küçük kız.Sonra pencereden hayatı izlemeye devam ediyordu.Şemsiyesine hakim olmaya çalışan güzel bir genç kız rüzgarın kabalığından yakınıyor.Bir yandan da pileli eteğinin açılmaması için elinden geleni yapıyordu.Sokak lambasının altında yerdeki soğuğu kesmek için koyduğu kartonun üzerinde oturan bir erkek çocuğu ilişiyor penceredeki küçük kızın gözüne.Onun giyecek bir pijaması bile yok belki de.Korktuğunda altına sineceği bir yorganı da yok elbette.Yaşlı bir amca bir mendil almak için duruyor.Kahverengi polar

Son Gece

Konuşmadan geçen onca gecenin ardından Bu konuşarak geçirebileceğimiz son gece, Donuklukların bile bir anlamı var, Kelimelerin üstü farklı duygularla kaplı. Kalbimde bir ağrı var, Seninle ilk konuştuğum günü hatırlatan. Sensizliğimi de koydum bavuluma, Gördükçe daha çok hırslanırım diye.. Seni göremedikçe daha çok hırslandığım gibi. Çantamın küçük gözünde bir küçük defter ve kalem var, Özlemimi dökmek için,aşkıma aşk katmak için. Gittiğimi bildiğin kadar, Bir gün geleceğimi de unutma.

Sitem

   Kararmışlığın sonunu hazırlarken sen hiçbir şey yokmuş gibi yaşamaya devam ettin.Sanki hayatından zevk alıyormuşsun gibi yaşadın,yaşadın...Sana göre başkalarının söyledikleri yanlışken,senin aklından geçip diline dökülenler hep doğru olanlardı.Bir kez olsun arkanı dönüp hayatında bıraktığın enkaza bakmadın bile,bir kez olsun o enkazın yıkıntıları altında can çekişen seni görmedin.Hayata kızdın acısını kendinden çıkardın.Aşık olduğun insana kızdın bir başkasının kollarında geçirdin geceyi,aynı kadehi bitirdiniz kendine verdiğin zararın farkında bile olmadan.Yolun başındayken bu kadar hatayı görmezden gelip hayatına devam mı edeceksin? Peki ya yolun yarısına gelince ne olacak? Sormadın bu soruları kendine,sormalıydın! Kendin yarattığın enkazın altında kalmaya devam et! Hiç açma gözlerini bırak boğsun enkazın tozu dumanı seni,boğsun ki dönüşün olmasın! Şimdi içmeye devam et o kadehten.Her gün bir başkasının olmaya devam et.İtiraf etme kendine gerçekleri.Yaşadığını zannet sen,yaşadığını

Sadece Bir Kez

Sadece bir kez, Aklındaki olmayı istedim. Sadece bir kez, Soluduğum nefes,dudaklarında son bulsun istedim. Göz kapaklarımı her kırpışımda karşımda olmanı istedim, Sadece bir kez. Hayal dünyanda kendime bir yer istedim. Herşeyden küçük,hareket bile edemediğim. Sadece bir yer. Göz bebeklerinde kendimi görmek istedim, Sadece bir kez,tek bir kez. Çok şey mi istedim? Aldığım nefesin anlamlı olması için seni istedim, Sadece seni. Çok şey mi Söyle! Etrafındakilerden farklı olmak istedim. Bir kez olsun,sadece bir kez. Sadece seni sevdiğim için. Neden diye sorma, Hiçbir cümle anlatamaz hislerimi. Zaten fazla kelimem de kalmadı cebimde. Şuan yoluna döktüklerimle idare et. Sadece bir kez sevdiğini söyle, Cümlenin sonuna kalbinden ufacık bir parça eklesen bile, Yürekten söylemişsin gibi sevinirim. Sadece bir kez,benim için gülsün yüzün, Sadece bir kez.

Oysa

Şehrin üzerini kara bulutlar kapladı en ummadığım zamanda, Her sabah yüzünü gösteren güneş o bulutların ardına saklanır oldu. Utandığında elleriyle yüzünü kapatan bir kız çocuğu misali, Kara bulutlar güneşin elleri oldu. Sadece karanlık korkutur sanırdım küçükken, Oysa gökyüzünde güneş olup da,havanın aydınlık olmayışı daha korkunçmuş. Derinden bir rüzgar,yağmuru müjdeledi toprağa. Bir tek seni müjdeleyen rüzgar esmedi. Sadece gökgürültüsü korkutur sanırdım küçükken, Oysa o gürültüymüş uyumamı sağlayan. Ölümüne korkup göz kapaklarımı kapardım,sanki bir daha açmayacakmışım gibi. Sadece yalnızlık acıtır sanırdım. Oysa ki sensizlikmiş yüreğime saplanan en büyük sızı.

Mutluluğun Paragrafı

  Elbette ki kendimi hep daha çok seveceğim.İçimi karanlık kapladığında,gerekli olan aydınlığı sağlayan herhangi birisi değil,o birisi benim.İnsanları,iyi şeyleri ve tabii ki kötü şeyleri kendime çeken de benim.Mutluluğumu adımlarımla sağlayabildiğim gibi,zaman zaman nefsime yenik düşerek hüsranın tadına bakmayı sağlayan da yine benim.Kafamı karıştıran,soruları arıtıp cevaplar üreten,çözümleri sonuca bağlayan yine aynı kişi.Sadece Ben..Şuan megoloman tavırlar içinde boğulan da benim.Kendimizi hep daha çok sevelim beyler,hanımlar!Herşeyden,herkesten daha çok.Odaklanın,kendinize yakın hissettiğiniz kalplere,olabildiğince odaklanın.Kendinizi ne kadar çok sevdiğinizi insanlara,hatta objelere bile belli edin.Tüm bunları kendi saygınlığınızı bozmayacak şekilde yaparsanız;Sevildiğinizi hissedeceksiniz.

Ruh Hastası Olsaydım

Eğer ruhsa bedene can veren, O ruh uçtu gitti aslında. Yaşıyor gibi görünse de bedenim, Aslında topraktaki ölüden daha ölüyüm. Ne bir ruhum ne bir kalbim var. Açsan göğsümü,evet belki bir kalp var. Ama boş içi kalbin! Yaşamla doluydu bir zamanlar. Bir zamanlar... Dönüp iki sallasan kendime gelir miyim? Artık çok zor be ruhum. Hissizim artık. Takatim yok yarınlara. Ne düşünmeye gücüm var. Ne de mantık yürütecek bir aklım. Bırakın kendi halime beni,şarkılarımla. Bir de gitarımı koyun baş ucuma. Belki ozaman daha hızlı akar zaman. Aşktan mı bu sersemlik? Bilmem,belki öyle belki de değil. Önemi var mı ki? Tamam,artık yaşıyorum. Mutlu oldunuz mu?

Kimse Anlamıyor mu?

Kimse anlamıyor mu? Bırak anlamasınlar! Suratlarındaki haklı ifade dumura uğrayıp,çaresiz bakan gözlerini sana doğru çevirdiklerinde, Sende onları anlamassın! İntikam sözleri ile kıyaslama cümlelerimi. Aynı kelimeleri tüketip,farklı anlamlar taşır bu cümleler. En doğru hareket senin hareketindi, değil mi? Yapılabilecek en iyi hamle buydu, Tam zamanıydı senin için. Peki ne oldu? Neden asık şimdi o en doğruyu bilenin yüzsüz yüzü? Yanlış bir hamlemiymiş yoksa yaptığın? İçinden "Keşke..." dediğini duyar gibiyim. Boşuna sarf etme kelimelerini, İleride cümle dahi kuramayacak hale geleceksin. İşte o zaman bir kelime,bir de hislerini ifade eden noktalama işareti yazarsın avucuna. Yakalanmadan bakmaya çalışırsın,okul dönemindeki gibi kopya çekersin şaşkın! Belki anlayan birileri çıkar seni. Cümlene hangi kelime ile başlayacağına karar verme egosu daha mutlu edebilir.  Ama bir o kadar da üzücü olur bazen,sadece bildiğini okuyan cümlelerin sonu. Ne oldu? Kimse anla

Kelimeler Değilmiş Sihirli Olan

   Onlar farklı dilleri konuşan iki insandı.Ortak kelimeleri,bir elin avucunu doldurmaya yetmeyecek kadar azdı.Gülüşlerinde ve bakışlarında saklıydı her şey.Nefes alıp-verişleri hislerinin telafuzuydu. Dalgaların insan boyuna ulaştığı o gün,ilk kez karşılaştılar.Denizin sesi arkaplandaki müzik rolünü üstlendi.Birbirlerinden hem delicesine çekinen,hem de saniyelerin bile geçmesini istemeyecek kadar dokunma hissi ile yanıp tutuşan iki yabancı.Birbirlerine olan bakışları o kadar anlamlıydı ki,dudaklarından bir türlü dökülemeyen o kelimeler gözlerinden akıyordu.Bir ırmak gibi,oluk oluk...İkisi de bir adım bekliyordu,sonsuzluğu önlerine serecek bir adım.İlk kez hissedecekleri bir beden,ciğerlerine ilk kez çekecekleri yabancı nefesi bekliyorlardı.Kalp ritimleri bile eşzamanlıydı. Vücut sıcaklıklarını paylaşmaları gerektiğini müjdelercesine rüzgar,içinde barındırdığı soğuğu,kadının tenine taşıdı.Artık önlerinde,kollarını bağlamış vaziyette duran o çekingenlik,egemenliğini yitirmişti.Erkeğin g

Kayıp

Kavga ederiz ya,herhangi bir sebepten. Karanlık üzerime örttüğüm yorganım olur o gece. Ağladığını öğrenirim ya,benimde içime doğru akar gözyaşlarım. Keskin bir bıçak yutmuşum gibi acıtarak akar gider. Kavga ederiz ya bazen sitem cümleleri havada uçuşur, Gözlerin gelir aklıma öyle sakinleşirim. Deli gibi isterim seni,söylemem bazen. Deli gibi severim seni,kendime inanamam. Olur ya tekrar gözlerimin içine bakarsa gözlerin. Nolur çevirme yüzünü,dursun zaman. Bundan sonra tek istediğim,o gözlerin içinde kaybolan bir ben.

Kalem ve Sorgu

Bir insan kendini ne kadar çirkinleştirebilir?  Güzelleşme çabalarının aslında çirkinleşme ile eş değer olabileceği size de mantıklı gelmiyor mu?Nedense sorasım geldi.  Güzelleşirken çirkinleşiyor muyuz?Aynaya günde kaç kez bakıyoruz?Bakın mantıklı bir sebep buldum.Kendimizden mi sıkılıyoruz ne?Bazılarınızın"Aman çok zekisin."dediğini hissedebiliyorum.Bunun farkındaysak nedendir orjinalliğimizi bozma çabası?Can sıkıntısı mı?Yoksa dünyadaki herkesin birbirine benzemesini mi istiyoruz?   Kendi haline bırakalım zamanı.Saçlarımızın beyazladığını görelim.Derimizin sarktığını,dişlerimizin azaldığını görelim zaman içinde aynaya baktığımızda.İnsanız işte yaşlanıyoruz.Yaş dedim de aklıma geldi;   "Kadınların yaşı sorulmaz." Neden? Mantıklı bir açıklaması var mı? İşte klasik bir cevap "Ayıp!" Yaptığımız birçok şey ayıp değilde bu mu ayıp?Kadınlar yaşlandığını fark etmiyor mu?Sorunca "Aaa yaşlanmışım" mı diyorlar.Ben kalemi elime alınca herşeyi sorgu

Geceler

Gecelerdir,bazı insanların en iyi dostu. Kimi iki kadeh devirip kederlenir, Kimi aynı yolla neşesine neşe katar. Bazıları vardır ki göz kapakları gücünü yitirene kadar çalışır. Bazıları sabahın ilk ışıklarına kadar sevişir. Bir çoğu en derin uykuda rüyadan rüyaya atlar. Kimi zaman kovalayan olur rüyasında, Kimi zaman kaçanı oynar. Bazıları yön verir rüyasına. Yön veremeyenler kan-ter içinde uyanır. Bazı insanlar vardır ki, Kendini en huzurlu hissettiği andır gece. Günün en sessiz,en sakin anı. İşte o insanlar karanlıkta aydınlanır, Tuhaf geliyor kulağa değil mi? Hiç ağlayamayan insanlar,gece gözyaşlarına hakim olamaz.  Ama her insan bir ortak noktada birleşir geceleri. Çok kısa bir an bile olsa, İnsanların en gerçekçi düşündüğü andır geceler. Hayalleri de unutmayalım, İnsanlar en çok gece olup da yastığa kafalarını koyduğunda hayal kurar. Var mı içinizden ben gece hayal kurmam diyen? Var ise bugün kurmaya başlasın. Çünkü gece kurduğunuz hayaller bir sabah gerçeğ

Elma

     Çamurlu ayakkabılarıyla dar sokakta tüm hızıyla koşuyordu küçük çocuk,gözüne kaçan yağmur damlalarını umursamadan.Su birikintilerine girip çıktıkça eski ayakkabıları çamurdan arınıyordu.Diken diken olan tüyleri,üşümeye başladığının göstergesiydi.Kıyafetlerinden en kuru kalanı,kolsuz,yamalı yeleğinin altındaki bej renkli gömleğiydi.Koşarken,kucağındaki kırmızı elmaların düşmemesi için oldukça özen gösteriyordu çocuk.Ona bakan gözleri umursamadan bir evin bahçe duvarının arkasına saklanıverdi. Peşindeki düdük sesinin duyulmayışı kaçmayı başardığının bir belirtisiydi.Fakat çok geçmeden çevredeki insanlar bekçiye,çocuğun nerede olduğunu gammazladılar. Kafasını duvarın köşesinden uzatarak etrafı kolaçan etti çocuk.Ona doğru gelen bekçiyi görünce ne yapacağını şaşırdı.Panik anını atlatınca,kucağındaki elmaları bahçe duvarının hemen dibine bırakıp üzerlerine yeleğini örttü ve duvarın arkasından çıktı.Bekçi çocuğu görünce adımlarını hızlandırdı ve yaklaşınca çocuğu sağ kolundan yakaladı;

Damar ve Kan

Hayat beynimizdeki bir damara benzer,biz ise damardan akan kan gibiyizdir.Kandaki küçücük bir pıhtı damarı tıkar ve akış yolu kapanır kanın.Umutlar körelir,hayat olduğundan farklı gelir göze tekrar uyandığında."Farlılık iyidir." derler değil mi? Bazen değildir,dakikalar geçmek bilmez.Saat hep aynı rakamları gösterir durur.Bir rakam değiştiğinde dahada boğulursun zamanın içinde.Herkes etrafındadır,fakat tek başına hissedersin. Adımlarını bir tek sen hesap edebilirsin,aklındakileri bir tek sen rayına oturtabilirsin ya da rayından çıkartabilirsin.Damara anlam katan kandır,ama zaman zaman damarı tıkayan da yine aynı kandır.

Bir Martının Gözünden İstanbul

  Geceleri kimsenin bilmediği kadar karanlık,gündüzleri kimsenin göremediği kadar aydınlık ve geniştir,bir martının gözünden İstanbul.İçi yüzlerce insan dolu vapurun peşinden uçup,vapurun en üst kısmında annesinin kucağındaki ufaklığın yüzünü güldürürler,çıkartıkları seslerle.O ufaklık onların kuş olduğundan bile habersiz belkide şuan.Ama bir gün o martıların hikayelerini kaleme dökmesi işten bile değil.   Kurumuş bir simit parçasının etrafında onlarca martı uçuşuyor.Bu onların kahvaltıları belkide.İstanbul manzaralı,macera dolu bir kahvaltı.Atılan simit parçasını kim kapacak? Vapurun motorunun her hareketi denizi biraz daha köpürtüyor,iskeleye yaklaştıkça vapurun peşindeki martı sayısı azalıyor.Uçmak onlar için çok sıradan belki de.Eşi benzeri olmayan İstanbul'un iki yakası da onların.Bir gün adaları arkasına alıp bir ada vapurunun arkasında simit parçası kovalarken,ertesi gün kız kulesinin etrafında uçuyorlar.Sadece simitte değil,denizde bulunan çoğunlukla yumuşakçalar, yengeçl

Beklemek

Belli belirsiz umutlarla camın önünde bekleyen kalp, Kimi beklediğini bilmeden,neden bekliyor ki zaten? Sebepsiz bir bekleyiş,ne kadar mantıklı olabilir ki? Mantığını unutmak mı istiyor kalp bir an için? Unutamaz! Mantığı onun herşeyi, Ya da o öyle sanıyor. Duyguları her karıştığında camın önünde belirsizliği bekliyor kalp, Hüznü,mutluluğu bazen de hiçliği bekliyor. En yakın dostları yanağındaki gamzeleri ve gözyaşları, Onlarda bekliyor kalp ile. Bu arada hiddetlenmek en doğal hakkı kalbin, İsyan etmek içine,haykırmak duyulmadığını bile bile. Umursamazlık içinde kaybolmuş dünyanın en umursayan kalbi, Cümlelerin ifade edemeyeceği kadar karışık. Başı sonu belli değil umudunun, Sonsuzluğa kadar umut edip,umutsuzluğa kapılacak kalp. Dikkatli bak içi görünüyor kalbin, Dışarıdan göründüğü kadar mutlu değilmiş değil mi? Umursama boşver,mutluluk kadar hüznü de bekliyor o kalp söylemiştim ya. Hiç aldırma beklesin dursun en iyi dostlarıyla, Elde ettiği zaman istediğini,sıra

Aşk Diye Bir Şey

 Aşkı inkar eden ve korkan varlık; Kapama gözlerini,kaçamazsın içindekinden.Kabullen artık seni de esir aldı,o en bilinen duygu fırtınası.Kulağından giren her nota ona giden merdivenin bir basamağını temsil edecek.Gözlerinle gördüğün her güzel şey onu düşünmeni sağlayacak.Hislerini döktüğün her kağıt onu sana tekrar tekrar anlatacak.Sen de hiç sıkılmadan yazacak ve dinleyeceksin.Bu çırpınışlar boşuna,onu her görüşünde nefesin kesilecek.Kalbin,yerini beğenmiyormuş gibi atacak.Kimse onun kadar kıymetli olmayacak,sen bile.Hiç büzüştürme yüzünü,aynada gördüğün aşkın esiri bir yaratık.Hiç hissetmediğin kadar çaresiz hissedeceksin,onun sesini her duyduğunda huzur dolacak için.Gözlerine baktığın an benliğini unutacaksın,kelimelerin karışacak ve ardından devrik cümleler...Derdini kimseye anlatamayacaksın.Seni anlayabilecek tek kişinin o olduğunu düşüneceksin.Sana uygun olan tek kişinin o olduğunu.Seni en çok sevebilecek varlığın o olduğunu umacaksın,hiç sıkılmadan.Buluşma gününün gelmesi için

Adı Aşk

Düz bir çizgi iken hayat, O düz çizgiyi titreştiren bir histi, Aklı bedenden alıp götüren, Kalbi kanatlandıran. Son bir istekti hayattan, Başlangıcı sebepsiz kılan bir istek, İlkmiş gibi heyecanlandıran, Bir istek,uykusuz bırakan mutluluktan. Karışmasın hiç kimse, İnanmasınlar, Konuşmasınlar benimle, Sormasınlar. Bir tek sen karış, Bir tek sen inan, Bir sen konuş benimle, Uykusuz bırak gecelerce. Son bir isteksin hayattan, Bedeni sarhoş kılan bir istek, Bir isteksin,küçük ama hayat kadar değerli, Adı AŞK olan bir istek...